Bölümlerden haberdar olmak için beni takip edebilirsiniz şimdiden teşekkürler
ElifHanerli7TikTok elifhanerli_8
Emeğimin karşılığını almak istiyorum ve bunu yapacağınıza eminim
*Ekran beyazken okuyun lütfen KEYİFLİ OKUMALAR DİLERİM
"Abi, telefon sana," diyen adama döndü Miran. Bakışları öylesine keskin ve duygusuzdu ki, telefonu uzatan adam korkudan bir adım geriledi.
Miran'ın gözlerinde, az önceki işin izleri,hala soğuk bir tehdit barındıyordu.
Genç adam, elindeki kanlı eldiveni ağır ağır çıkarıp kenara attı. Telefonu avucuna alıp kulağına dayadı, karşıdaki sesi dinlemeye başladı.
Etrafında olup biteni umursamdan yürümeye başladı. Sırtı dönük bir şekilde buz gibi bir sesle emrini verdi."Doktor çağırın. O ölmeyecek."
"Abi, neredesin sen yine? Hemen eve gelmen lazım, annem çıldırdı! Babam desen hastaneye gitti, daha haber yok, telefonları da açmıyor!" Muhammed Ali'nin sesi telaşlı ve endişeyle titriyordu.
Miran'ın kaşları derinlemesine çatıldı. İki kaşının ortasında derin karanlık bir çukur belirdi. Çenesini öyle bir sıktı ki, dişlerinin gıcırtısı dışarıdan bile duyuldu.
Yüzündeki gerginlik, alnındaki damarlarının belirginleşmesine neden olmuştu.
"Ne demek annem delirdi lan! Ne oluyor orada?" diye gürledi, arabaya binmeden hemen önce. Sesi, öfke ve aciliyetle yüklüydü...
O sırada hastanede de büyük bir karmaşa hakimdi.
Safir, ismi gibi safir rengi gözleri yaşlı, baba bildiği adamın başka bir adama öfkeyle bağırmasını dinliyor, korkuyla yanındaki doktorun arkasına saklanmaya çalışıyordu. Küçük bedeni korkudan titriyordu.
Titrek bir fısıltıyla "Baba..." dediğinde, adamın bağırması bıçak gibi kesildi.
Titreyen gözleriyle, doğruca kızına, daha doğrusu yıllarca kızı bildiği o küçük bedene baktı.
Yıllarca o bakmış, o büyütmüştü onu. Ateşlendiğinde başında beklemiş, korktuğunda sımsıkı sarılmış, başına papatyalardan taçlar yaptığı kızına şimdi bir özlemle bakıyordu.
Aslında bugünün geleceğini biliyordu, ancak bu kadar erken olacağını hesap edememişti hatta bu denli bağlanacağını da hiç hesap edememişti.
"Beyler, lütfen önce sakin olun. Daha tam olarak belli değil. Önce kanları alalım, ondan sonra ne yapacağınıza karar verirsiniz. Lütfen, çocuk korkuyor," diyen doktor, Safir'in ipeksi sarı saçlarını okşadı.
"Tamam, sakinim. Kızım, gel yanıma," dedi adam, yüzünde beliren şefkatli bir ifadeyle kızına bakarken.
Safir, tereddüt etmeden koşarak baba bildiği adamın bacağına sarıldı, başını dizlerine gömdü.
Korkak ve ürkek bakışlarını, ona hayranlıkla bakan o diğer adama çevirdi. Göz göze geldiklerinde, birden utanıp başını çevirdi.
"Baba, ben acıktım," diye fısıldadı, sesi zar zor duyuluyordu.
Adam, kızına şefkatle bakıp minik elini tuttu. "Tamam güzelim, hadi gidip karnını doyuralım senin. Ama önce bu doktor abi senin kanını alacak. Korkma tamam mı kızım, ben hep senin yanında olacağım," dedi ve Safir'in yanağını okşadı.
Koltuk altlarından tutup narince beyaz sedyenin üzerine oturttu. Safir, gözlerini bir an bile babasından ayırmıyordu.
Doktor önce Kılıç Bey'den kan aldı. Ardından, elindeki iğneyle Safir'e yöneldiğinde, küçük kız korkuyla irkilerek hızla geri çekildi.
Safir'in korktuğunu gören adam, onu korumak istercesine hemen