Çiçek desenli eteğimin desenleri üzerinde parmağımı gezdiriyorum, gözlerim desenler üzerinde ama kulağım Ratri’de. Ratri bizim en büyük atamız, yaşı seksenin üzerinde. Bir de karşı evde oturan Gunnar var, Ratri ve o sayısını bilmediğimiz yıllardır birbirlerine âşık. Ratri’ye bakıyorum, parmaklarım durdu ve iki elimi birden birbirine kenetledim; hayat bundan ibaretti, en iyi dostumuz yine kendimizdi. Ratri, saçları beyazdan ışıldayan bu yaşlı kadın bana içinden geçenleri anlatıyordu, benim onu iyi dinlemem hepimiz için ışık olacaktı.
“Buralar son yirmi sekiz yıldır bize ait,” gibi dedi, bahçesinden alabildiğine kadar bakındı ve iç geçirdi. “O kadın bir melekti, melek ruhlu insanlar bu dünyada çok yaşamaz. Şimdi o yok, bize kim merhamet edecek?” Kolunu kaldırıp bir tur çevirip etrafı işaret etti. “Biz bu topraklarda kırk yıldır yaşıyoruz ama otuzunu refah içinde geçirdik. O, bizi bulduğunda buralarda bize ekmek verecek insan kalmamıştı ki ev versinler. Göçüp gidecektik ama o buraları aldı ve bize bir hayat verdi. Yaşamak için neden verdi, umut verdi. Şimdi biz ne yapacağız, Raja?”
O kadın dediği bir hafta önce vefat eden Nisan Sarman’dı. Nisan Sarman otuz yıl önce oturduğumuz bu mahalleyi satın almış, bizleri burada istemeyen insanların elinden kurtarmıştı. O zamanlar dünyaya gelmemiş hatta anne ve babam bile evlenmemişti. Babam bir Roman annem bir Türk’tü. İkisi de yaşamıyor, önce annemi kaybetmişim, anımsamıyorum; üç yaşındaymışım. Babam bir daha evlenmemiş, beni halkım büyüttü. Ait olduğum ırk. Babamı geçen yıl kaybettim, çok fazla alkol alıyordu çok fazla sigara içiyordu. Onun için hastalık kaçınılmaz bir sondu. O iyi bir adamdı, beni kazandığı üç kuruşla okutmak istedi. Bu mahalledeki herkes benim okumamı istedi. Babamın yetemediği yerde onlar koştu aslında buradaki herkes benim ailem ve bu aile dağılmak üzere.
“Mami,” diyerek söze girdim, ona herkes bu şekilde seslenirdi. O, hepimizin ninesiydi. “Belki kızı da bize insaf eder, bizi kovmaz buradan. Neden en iyisini düşünmüyoruz?”
“Raja, bugüne kadar buraya adım attığını hiç gördün mü? O, melek olamayacak kadar kibirli olabilir; beni korkutan bu.”
Görmemiştim, hem de hiç! Nisan Sarman’ı da çok görmemiştim. Kısa birkaç anı vardı zihnimde, başımı okşayıp, gülümsediği gibi anılar, ama birkaç taneyle sınırlıydı. Ben okulda olduğum zamanlarda geliyordu, birkaç kez arabasına binerken uzaktan seçmiştim. O da bana uzaktan bakmıştı. O koca yürekli iyi bir kadındı, ben ona her zaman dua ederdim şimdide ediyordum. Ama Ratri haklıydı, tehlike kapıdaydı. Mesleğim var, avukatım, çok iyi para kazanıyorum. Buradan başka her yerde yaşayabilirim ama yalnız olurum, kimsesiz kalırım. Ben bu insanlara