[Sahne – İstanbul, Ayaz Lisesi, Saat 09:05]
Sabahın ilk dersi başlamış, sınıfta uğultu var. Pencereden içeri gri, yağmurlu bir hava giriyor.
---
Defne: (çantasını masaya fırlatır) Oha hâlâ ıslak! Yağmurda yürürken ayakkabım içine su aldı.Kerem: (telefonuna bakarak) Daha beter şeyler var Defne.Defne: Ne mesela?Kerem: (ekranını gösterir) Sınıf grubuna biri mesaj atmış.Ece: (merakla yaklaşır) Ne yazıyor?Kerem: “Üç kere çaldığında, biri susacak.”Defne: (kahkaha atar) Kim bu kadar dram yapıyor ya?
(Tam o sırada zil çalar… “Dınn… Dınn… Dınn…” — üç kez, kesik kesik. Sınıf irkilir.)
---
Umut: (gözlerini kısar) Bu zil niye böyle çaldı?Defne: Bozulmuştur.Murat Hoca: (kapıdan girer, yüzü asık) Çocuklar, kitapları açın. Zil konusunu boş verin.Ece: (defterine yazar, iç sesi) Üç kere. Mesajdan hemen sonra…
---
Mesajlaşma – "12-A Sınıf Grubu"
Defne: Kim yazdı o mesajı?Kerem: Numara gizli, gruba eklenmiş, sonra çıkmış.Ece: Biriniz şaka yapıyorsa… hiç komik değil.Bilinmeyen Numara: Şaka değil.
(Numara gruptan tekrar çıkar. Sınıfta sessizlik.)
---
Murat Hoca: (tahtaya döner) Şimdi, “Kör Baykuş” kitabından…(Kapı aniden açılır. Müdür Yardımcısı Sami Bey telaşlı girer.)Sami Bey: Murat, bir dakika.Murat Hoca: Buyrun Sami Bey?Sami Bey: (fısıltıyla) Bodrum kapısı yine açık. Ve… biri orada.
---
Defne: (Kerem’e fısıldar) Bodrum mu? Orası yıllardır kapalı değil miydi?Kerem: (kaşlarını kaldırır) Kapalı olmasının sebebini biliyor musun?Defne: Neden?Kerem: Üç yıl önce… orada biri öldü.
---
[10 Dakika Sonra – Koridorda]Ders bitmiş, öğrenciler kantine yönelmiş. Ece ise koridorda yavaş yürürken arkasından birinin ona mesaj attığını hisseder. Telefonunu çıkarır.
> [Bilinmeyen Numara]: “İlk kanı sen göreceksin.”
Ece: (fısıldar) Ne saçmalık bu…
---
Umut: (arkadan gelir) Kime fısıldıyorsun?Ece: Sana ne?Umut: Suratın bembeyaz.Ece: Bir şey yok…
---
[Bahçede]Yağmur hızlanmıştır. Öğrenciler şemsiyelerin altında toplanırken aniden okulun hoparlöründen tiz bir ses gelir:“Dınn… Dınn… Dınn…”
Defne: (sinirli) Yeter ya! Bu zili kim ayarlıyorsa…(Tam o sırada bahçeden çığlık gelir. Kalabalık koşar.)
---
Kerem: (kalabalığı yararak) Ne oldu?!Öğrenci: Sami Bey…! Merdivenin dibinde…!
Ece, insan kalabalığının arasından bakar: Müdür Yardımcısı Sami Bey, başı kan içinde, gözleri açık bir şekilde yerde yatmaktadır. Elinde buruşmuş bir kâğıt vardır.
Umut eğilip kâğıdı alır. Üzerinde titrek harflerle şunlar yazılıdır:
> “Zil asla yalan söylemez.”
---
Defne: (titreyerek) Bu… bu sadece bir şaka değildi.Kerem: (Ece’ye bakar) Dün gelen mesaj…Ece: (fısıldar) Üç kere çaldı. Biri sustu…
Telefonu titrer. Yeni mesaj:
> [Bilinmeyen Numara]: “Sıradaki, senden biri.”
(Ece’nin elleri buz keser. Kamera onun gözbebeklerine yaklaşırken yağmur sesi artar.)