Karla tanıştığınız o günü hatırlıyor musunuz?. Yıllarca yeşillikler ve betonlarla tanıdığınız mahallenizin üzerinin beyaz bir tabakayla kaplanması, yürüdüğünüz sokakların sıcaklığının bir gecede kaybolması, bitmek bilmeyen kar tanelerinin sizi kuşatması... Karların üzerinden kaymak, kardan adam yapmayı denemek ve daha fazlası.
Hepsi çocukluğunuzun getirdiği saf, güzel duygulardı. Peki, şimdi değişen ne olmuştu? Yıllar, yaşlar, zevkler... Zaman geçtikçe beden değişirdi; beden değiştikçe ruh da değişirdi. Ruh, bedene yansırdı. Kişiliğin nasılsa, öyle bir tarz seçerdin kendine. İnsanlar tahminde bulunabilir; özünü bilmeyen ise anlamazdı ruhunu.
Yetişkinlik bu demekti: Fatura ödemekten fazlasıydı. Olgunlaşmak, değişmekti; ciddileşmek değil, insan olmayı öğrenmekti. Salaklığını kaybetmek, sorunlarını bir şekilde çözmek demekti.Seni kıran şeylerden uzaklaşmak, bir nevi kendine değer vermekti;
özünü bulmaktı, benliğini kazanmaktı. Farklı insanlar, farklı yaşamlarla tanışmaktı. Kimileri hayatınızdan çıkarken, kimileri hayatınızın merkezi haline gelirdi.Hiç hayalini kurmadığınız güzellikler, düşünmek bile istemeyeceğiniz lanetler çıkardı yolunuza. Bir şekilde anlatırdınız bazı şeyleri; ruhunuza hapsederken bazı dertler toz olup uçardı. Bitmek bilmeyen okul hayatım sonunda bitmiş, kendi evime çıkıp huzuru bulmuştum. Dertlerim var mıydı? Eh, normal olarak evet.
Dertsiz insan mı olurdu? Bence olmazdı.Dertlerimin olduğu gibi, dertlerime derman olan şeyler de vardı tabii. Bu dermanlardan biri de, ilk karla tanıştığım zaman gördüğüm kar tanesiydi. Yani ben çocuk aklımla ona "kar tanesi" derdim hep; saçları beyaz, kar rengi teni ve yüzünü kaplayan çilleri. Beraber kardan adam yapmıştık onunla. İlk başta ne kadar çekinsem de, sonradan alışmıştım onun farklılığına.
O, gördüğüm insanlar gibi değildi; güneşe çıkmazdı. Gözleri biri mavi, diğeri kırmızıydı. Çok belli olmasa da, mor rengi de barındırıyordu içinde. Bu gözler, benim tanıdığım gözler değildi; tek aşinalığım mavi rengiydi. Diğerlerinin ise sadece masallarda olduğunu düşünürdüm.Bana anlatılan buydu; masallarda olurdu bu tarz kişiler.Ben de ilk başlarda onun özel güçlerinin falan olduğunu sanırdım. Her zaman bana özel güçlerini göstermesini istemiştim, o da her zaman sadece bir insan olduğunu söylerdi. Neyse ki yaşla beraber akıl da geliştiği için bu saçma sorularımdan kurtulmuştu.
Eskinin getirdiği samimiyetle görüşürdük; hala aradan yıllar geçmesine rağmen küsmemiş, birbirimize bir yabancı ggibidavranmamıştık.Arkadaşlığımızın devam etmesinin en önemli nedeni ise ilkokul zamanlarımızda konuşkan bir çocuk olmadığım İnsanlar beni dışlamaya çalışırdı.O ise insanların beni dışlamasına fırsat kalmadan beni yanına alır, oyuna katılmak isteyenleri kabul etmezdi.Aynı liseden mezun olmuştuk.
Aynı sınıflarda, kardeş gibiydik. Birbirimizin evlerinde kalır, sabahlardık. Güzel günlerdi. Her güzel şeyin bir sonu olduğu gibi, bunun da sonu gelmişti. Bu hikayenin sonundan sonra gerçek hayat başlamıştı. Hayatım, aileme bağlı olmadığım, kendi küçük dünyamı kurduğum o evde geçmeye başlamıştı.
Ben küçüklükten beri hayalini kurduğum moda tasarımını kazanırken, o