Brezilya'nın asi şarkıcısı Aurel...
Bir gece kulübünde başlayan tek gecelik bir skandal, birdenbire tüm dünyayı kasıp kavuran yalan bir aşka dönüşür.
Magazin manşetleri, kraliyet baskısı ve milyonların gözü önünde oynanan bir "mutlu çift" oyunu...
Ama ya bu yalan, ikisinin de en büyük gerçeği haline gelirse?
Taht, şöhret ve özgürlük arasında sıkışmış iki insan, en tehlikeli sorunun cevabını arayacak:
Sevgi gerçekten sahte mi, yoksa yalnızca en güzel yalan mı?
𝄞 Patlayan Flaşlar 𝄞
Kitap hakkındaki önemli uyarılar: Bu kitap yetişkin okurlar içindir. Lütfen yaşınız küçükse yavaş yavaş ayrılın bu kitaptan. İnanın bir şey kaybetmezsiniz. Bir diğer uyarım ise bu kitap bir kurgudur ve gerçek hayatla alakası yoktur. Size yazdıklarım sadece bu kitap içinde ki gerçeklerdir, bu yüzden bazı bilgiler gerçek olmayabilir. Boşuna yanlışlarımı bulmaya çalışarak canınızı yemeyin.
Bir ufak not: Kitap ikili anlatım kullanılarak yazılmıştır. Bu anlatım şekli düzensizdir, iki ana karakterinde bakış açısından hikayeyi size sunmak istedim. <333
𓆝 𓆟 𓆞 𓆝 𓆟
ALİNDA
Göz kamaştırıcı, bembeyaz bir ışık patladığında yapmam gereken son şey tanımadığım bir adamın kucağında olmaktı. Yaptığım tek şey de o adamın yayılmış bacaklarını sıkı sıkı kavrayıp kendime daha rahat pozisyon bulmaktı.
Bu sırada onun yaptıkları da pek makul değildi elbet. Sanki eli ikiden fazlaydı. Belimi kavrayan, göğsümü sıkan, saçlarıma dolanan ve boynumu kavrayan ellerin hepsi nasıl tek bir adama aitti ki? Bana dokunuşunun etkisi ne kadar uzun sürüyor olabilir ki, elini çekse dahi oradaymış gibiydi.
AUREL
Yanıp sönen beyaz ışıklara gözlerimi kapattığım saniye pişmanlık yüreğime oturmuştu. Bu kadını öperken bile izlemem gerekiyordu, gözlerimi üzerinden çekersem büyü bozulacaktı biliyorum!
Sonrayı düşünmeden kıvır kıvır buklelerinin arasına elimi daldırdım ve dolgun dudaklarını bir kez daha öptüm. Bu aceleci heyecanım onu eğlendirmiş olmalı ki neşeli bir kahkaha sızdı dudaklarından. Tüm barı hoş kıkırtısı ile katlanılır hale getirmeyi başarmıştı. Ne hoş ama... İçime düşen dürtüyü engelleyemeyip gülüşüne eşlik ettim. Ellerimiz birbirine adeta yapışmışken kısa ama sonsuz öpüşle ona doymaya çalışıyordum. Bu açlığı bastırmak kolay olmayacaktı.
ALİNDA
Kaldırıma dökülen sanki mide suyum değil de açık kalmış sıvı bir fener, ışığı gözü yakanlardan. Beyaz ışık eşliğinde o mide bulandırıcı pisliği içimden çıkartırken ayağım tökezledi, öne doğru yalpaladım. Kahretsin, o pisliğin üzerine düşemem! Var olan herhangi bir tanrı, lütfen beni koru...
Karnımı kaplayan kocaman avuç beni dengede tutarken diğer eli yüzüme yapışan saçlarımı toparlamakla ilgileniyordu. "Dikkat et princesa.." Sesi şuan benim için bir fincan kahveydi, sıcak yaz gününde ise bu dolu bir içecek olabilirdi. Neye ihtiyacım varsa oydu sesi. Anlaşılan benim duamı dinleyen tanrı Eros'tu. Tüm bu pisliğe rağmen içimde bir anlık huzur hissettim.
Göz ağrıtan beyazlar bile bu huzuru bozamazdı. Karnımdaki eline tüm dengemi vererek son kez içimdekileri kusmaya devam ettim.
AUREL
Alkolü bırakıyorum! Tabii uyanmamım bilmem kaçıncı dakikasında olmama rağmen gözlerimi açamıyor oluşum bana bu kararı kolay aldırttı.
Odayı dolduran zil sesi öyle gürültülüydü ki sanırsın telefonun çaldığını bize zil sesi değil borazanlar
