Dün komşumla kahve içerken laf lafı açtı. Konuların dumanı tüten sıcaklığı bizi sarmalamışken birden durdu,
“Senin hikayeni okurken kendimi 90’larda buluyorum,” dedi.
“Yüzümde istemsiz bir gülümseme oluyor. Belki de o kadar etkisinde kaldım ki peri kızıyla ateş böceğinin, arkadaşımı arayıp gençliğimizi konuştuk. Doksanlarda yaşadığımız gençlik içindir bu özlem belki.”
O an fark ettim: “Bir hikâye bazen birine geçmişini geri verebiliyormuş.”
Yazmak bazen sadece bir hikâye anlatmak değil, bir duyguyu hatırlatmakmış. “Bir kelimenin bir insanda anıya dönüşmesi… Sanki bir kokuyu hatırlar gibi. Bunu düşündüm. Belki de bir yazının en sessiz mucizesi buydu.”
Sonra ona şunu söyledim: