Kulaklarıma dolan annemin sesiyle zihnimdeki karanlık aralandı. Gözlerim yavaşça aralanıp komodinimde duran dijital saate kaydığında ağlamaklı bir inilti döküldü dudaklarımdan.
"Saat daha 6 sultanım!" Yan odamdan duvara vurulunca sinirle ben de karşılık verdim.
"İlk staj gününe geç kalmak mı istiyorsun Gül?"
Zihnimde yavaşça belirmeye başlayan detaylar hızla uykumu açtı. Yorganı üzerimden atıp yatağın ortasına oturdum ve kendimi esnetmeye başladım. Annem mutfaktan tekrar seslendiğinde cevap vermeme fırsat kalmadan odamın kapısı açıldı.
"Kızım kalksana, senin yüzünden ben de uykumdan oluyorum!" Abimin sitemli sesine öpücük atarak karşılık verip sola doğru eğildim. Elim ayağıma değerken abim göz devirip odamdan çıktı. Açık bıraktığı kapıya göz devirip aynı hareketi diğer yöne tekrarladım.
"Anne uyanmış bizim kaktüs, merak etme." Merdivenlerin başından bağırıp kendi odasına girdi ve kapıyı çarptı.
"Hayır oğlum ergenlikten mi çıkamadın anlamıyorum ki." Babam koridordan elinde su bardağıyla söylene söylene giderken kapımdan bana günaydın diyerek aşağıya yöneldi.
Gülmeden edemedim, ailemin en normal sabahı dizilerde gösterilen kaoslu sabahlardan farksızdı. Esnemem bitince yatağımdan çıkıp yorganımı düzelttim. Ayağımla kapımı ittiğimde gardırobuma ilerliyordum.
Hızlıca üzerimi giyindim, yemekten önce fırçalamayı sevmediğim dişlerimi sırf tekrar yukarı çıkmamak için fırçaladım ve şarj aletimi çoktan hazır olan çantama atıp mutfağa indim. Anneme günaydın öpücüğü verdiğimde abim peşimden girdi.
"Yapılacak bir şey var mı annem? Geri uyuyamadım, bari yardım edeyim." Annem oğluna en güzel gülümsemelerinden bir tanesini gönderip bana baktı. Ânında kaşları çatılırken göz devirdi.
"Senin huylarından az şu sıpa da kapaydı ne olurdu sanki?" Annemi umursamadan abime sokuldum.
"Sen neden bu kadar huysuzsun balım?" Geri kaçıp sertçe çektiği sandalyeye çöktü.
"Sabahın dördüne kadar uyuyamadığım için." Kaçmasını umursamadan yanağından bir makas aldım.
"Desene uykusuzluk huzursuzluğu? Ne yaptın o saate kadar?" Direnmeyi bırakıp beni yanına çekti.
"Batıyla ofis için son kontrolleri yaptık." Hızlanan kalbim anlık nefesimi tutmama neden olurken elimdeki çayı fondipleyip kısaca abime sarıldım.
"Kolay gelsin size, ben kaçtım."
"Dikkat et!"
"Ederiiiim!" Bahçeden bana bağıran babama öpücük atıp demir bahçe kapısından dışarı adımladım.
Sokağın aşağısına inip iş saati doluluğuna sahip dolmuşla 20 dakikalık bir yolculuk yaptım. Okula ulaştığımda yanında staj göreceğim hocayla yoğun bir ders günü geçirdim. Bu yorgunluk tatlı bir yorgunluktu benim için, hayalini kurduğum günlerin gerçek olduğu tatlı yoğunluklar, yorgunluklardı.
Eşyalarımı toplayıp sürünen ayaklarımla okulun bahçe kapısına adımladım. Merdivenleri çıkarken arabaya yaslanmış bir bedeni buldu gözlerim. Tüm yorgunluğum uçup giderken yüzüme yayılan tebessümle o tarafa yöneldim. Yeşilleri beni bulunca sırtını arabadan ayırdı ve duruşunu düzeltti.
"Selaam!" Elini kaldırıp yanında bana yer açtı.
"Selam güzelim, nasılsın?" Yavaşça kolunun altına sokulup kıkırdadım.
"Çok iyiyim." Burnumu parmaklarının arasına sıkıştırıp kıkırdadı.
"Bendeki de soru. Tarihin ne olduğunu bilmeden Tarih öğretmeni olacağım diyen kıza sorulacak soru