Kadın bir mum gibidir....
Bir mum yakıldıgı zaman, her dakika o mum biraz daha erimeye yüz tutar ve en sonunda, o mum yok olur .
Aynı bir kadın gibi, çünkü insanlar bir kadının yüregini yaktiği zaman, o her gün biraz daha ölür, onu yakan insanlar ise.. o kadının her dakika biraz daha yok oldugunu bile-bile sadece seyrederler.
Aynı bir mum gibi...
Ben Mihra Çeviker asi birazda hırcın bir kızım, ben on iki yyl önce Allaha bir söz verdim,verdiğim sözü tutmak için avukat oldum. Şimdi her şeyi değişdirmenin vakti geldi, artık kadınların her gün biraz daha yok olmasına göz yummicam, çünkü ben onları sessizce bir köşede yok olmasını seyredenlerden olmicam…
1.Bölüm:söze tutunmuş hayal
Bu benim ilk kurgum o yüzden bir hatam olursa beni mazur görün.
Canlarım sizlerden bir ricam olacak, lütfen önce hikayenin açıklama kısmını okurmusunuz orası önemli de.Teşekkürler..
Arada kaldığım bir geçitteyim ve şu an hangi yolu seçip yoluma devam edeceğimi bilmediğim bir yerdeyim. Bu kaldığım nokta, araf noktası.Karşımdaki adam ise beni nasıl bir araf noktasında bıraktığından habersiz... Uğruna savaş açtığım hayalimden, sözümden vazgeç ya da abinin gözünün önünde can vermesini izle, diyor.
Ben nasıl yaparım, nasıl sözümden dönerim? Ama dönmesem de... abim ölür.İlk defa bu kadar çaresiz, ne yapacağımı bilmediğim bir durumdayım.
Hani ağacın yaprağı düşüp düşmemek arasında kalır ya... Çünkü düşerse bin, belki de milyon parçaya ayrılıp toz haline gelecek. Düşmezse de olduğu yerde kuruyup kalacak. İki durumda da ölmüş olacak yaprak.İşte ben o arafta kalan yaprağım.Ne yolu seçersem seçeyim, iki durumda da ben yok olmuş olacağım.
"Yaşamla ölüm arasında kalmak" diye bir söz var ya hani… İşte ben orada kaldım.Ama benimki biraz farklı...Ben ölümle ölüm arasında kaldım çünkü.Hangi ölümü seçersem az da olsa nefes almamı sağlayacak?Hangisini seçersem kalbim daha az parçalanacak?İşte ben bu seçimi olmayan araftayım.
Beni bu arafın içine sokan kişi ise, bir elini belime sarıp beni durdurmaya çalışırken, diğer elindeki tabancayı abime doğrultup duran, acımasızlığıyla Mardin’e nam salmış olan Miran Haznedar.
Bu araf hâlinden ve beni bu hâlime mecbur bırakan kişiden kurtulabilir miyim?Bir şansım olamaz mı?Şansım olsa bile, şu an o son şansımı Miran Haznedar kararlı sesiyle yok etti:
“Başka bir şansın olduğunu ya da bu işten bir şekilde sıyrılmayı düşünüyorsan... yok et o düşüncelerini Mihra, çünkü seçim yapmaktan başka şansın yok.” dedi kulağıma yaklaşıp, sonra hafifçe eğilerek:
“Hadi Mihra, bir yol seçmek zorundasın.Ya benimle berdel olarak evlenirsin, abin hayatta kalır…Ya da evlenmeyiz ve abinin yaşadığı son dakikalar olur,”
dedi, nefesini boynuma vererek.
"Sen ne saçmalıyorsun? Ben seçim yapmayacağım! Sen de hiçbir şey yapmayacaksın, yoksa…." dedim bağırarak.
“Yoksa beni hapse mi tıkarsın, Avukat Hanım?Elbette tıkarsın, bunu yapabileceğini biliyorum.Çünkü sen Türkiye’nin en iyi avukatları listesinde birinci sıradasın, değil mi Avukat Hanım?” dedi.
Ama… nasıl biliyordu ki benim avukat olduğumu?Demek ki araştırıp gelmişti…
Ardından, belimi saran elinden kurtulmak için elini ısırdım. O da benim ısırmamla ağzından küçük bir inilti kopardı ve ellerini gevşetti. Ben de bundan faydalanıp ondan uzaklaştım ve:
“Benim avukat olduğumu biliyorsan eğer, bir avukatın önünde cinayet işleyecek kadar cesaretli değilsindir.Hele ki karşındaki avukat bensem.”
Miran’dan:
“Burada namus önemlidir Avukat Hanım.Senin o abin olacak şerefsiz, benim ablamı kaçırdı.Eğer benim namımı biraz olsun duyduysan,abini sağ bırakmayacağımı da biliyorsundur.” dedi kararlılıkla.
Evet, lanet olsun ki duymuştum ondan...Mardin’in en acımasız ağası.Ona yanlış yapan insanı ya ateşinde