Kitaplar Özellikler İletişim İndir
Sonsuz Okyanus
Fantastik

Sonsuz Okyanus

12Beğeni
27Okunma
5 Bölüm
4,491Kelime
22 dkSüre
18.09.2025Tarih
Kadın bir kaptan'ın sular altında kalmış bir dünya da sonsuz ile mücadelesi. Kitap 15 bölümden tasarlanmış olup her gün 2 bölüm eklemesi yapılacaktır.

Sislerin Uyanışı

Distopik okyanusların hüküm sürdüğü bu dünyada, gökyüzü her daim gri bir örtüyle kaplıydı. Yüzyıllar önce patlayan "Büyük Kırılma" –insanların açgözlülüğünden doğan bir felaket– karaları yutmuş, suları zehirlemiş ve derinlerden eski mitlerin canavarlarını uyandırmıştı. Artık dünya, sonsuz bir denizden ibaretti; adalar, batık şehirlerin kalıntıları gibi suyun yüzeyinde yüzerdi. Gemiler, bu kaosun efendileriydi –bazıları demirden yapılmış canavarlar, bazıları ise Aether kristalleriyle büyülü bir ışıltıya bürünmüş yelkenliler. Ama en tehlikelisi, korsanlardı. Özgürlük peşinde koşanlar, imparatorluğun tiranlığına karşı isyan edenler. Ve onlardan biri, en genç kaptan: Anna.

Anna, Fırtına Kızı adlı geminin kaptanıydı. Yirmi beş yaşında, uzun siyah saçlarını rüzgârın savurduğu, yeşil gözlerinde fırtına bulutları taşıyan bir kadındı. Cildi, tuzlu suların ve güneşin izlerini taşırdı; sol kolunda, çocukken bir ruh saldırısından kalan mavi bir dövme gibi kıvrılan bir yara izi vardı. Tayfası onu severdi –çünkü Anna, emir vermez, ilham verirdi. "Biz bir aileyiz," derdi her zaman, "ve aileler, fırtınalarda birbirini korur." Ama diğer kaptanlar? Onlar için Anna, bir şaka malzemesiydi. "Kız kaptan ha? O gemiyi batırmadan önce bir bebek doğursun da görelim," diye alay ederlerdi liman tavernalarında. Cinsiyeti, onun en büyük silahı ve lanetiydi. İmparatorluğun erkek egemen donanması bile bir kadını kaptan olarak kabul etmezdi; korsanlar arasında ise bu, bir meydan okumaydı.

Sabahın erken saatlerinde, Fırtına Kızı sislerin arasında süzülüyordu. Gemi, eski bir balina avcısıydı; ahşap gövdesi Aether kristalleriyle kaplı, yelkenleri rüzgârı yakalayan büyüyle dokunmuş kumaşlardan yapılmıştı. Anna, kaptan köşkünde duruyordu, elinde pusula –ama pusula değil, ruhların fısıltılarını dinleyen bir kristal küre. Derinlerden gelen bir uğultu duyuyordu: Deniz ruhları, eski tanrıların gazabı, canavarların uyanışı. "Yaklaşıyor," diye mırıldandı kendi kendine. Tayfası, güvertede meşgul: Finn, iri yarı İskandinav kovboyu, halatları sıkılaştırıyordu; Lila, ufak tefek ama keskin nişancı, tüfeğini temizliyordu; ve Marco, geminin büyücüsü, Aether kristallerini şarj ediyordu.

" Kaptan!" Finn'in sesi güvertenin ötesinden yükseldi. "Sis açılıyor. Önümüzde bir ada kalıntısı var –eski bir liman şehri gibi duruyor."

Anna, kürenin kenarına dokundu. Kristal parladı, sislerin arasında bir görüntü gösterdi: Yıkık duvarlar, batık kuleler ve... bir gemi enkazı. İmparatorluk amblemi taşıyan, taze bir enkaz. Kalbi hızlandı. "İmparatorluk gemisi. Yağma zamanı." Ama içindeki ses, ruhların fısıltısı, uyarıyordu: Tehlike var. Canavarlar kokluyor.

Gemi, adaya yaklaştıkça sisler dağıldı. Su, zehirli bir yeşile dönmüştü; balıklar, mutasyona uğramış yaratıklar gibi sıçrıyordu yüzeye. Anna, tayfasına emir verdi: "Silahlara! Finn, demir at. Lila, tepeleri gözetle. Marco, ruh kalkanını hazırla." Adamlar –ve kadınlar– koştu. Anna'nın tayfası karışık bir ekipti: Kaçaklar, büyücüler, eski askerler. Onlar için Anna, bir lider değil, bir efsaneydi. "Kız kaptan" diye fısıldarlardı diğerleri, ama Fırtına Kızı'nda bu unvan,

📖 Uygulamada Oku
App Store Google Play