Sonsuzluğun Efendileri İkiz Evrenler
Başlangıç
Satırlar vardı ki, insanoğluna hüzünlü bir yıldızın görüntüsünü verirdi. İnsan düşünür, sonrasında düşündüğüne inandıkça gerçek olurdu.
Oraha, kendi bilincinde yeni bir yol bulmuştu, ki oranın adı tanrısal kent Auro’ydu.
Güneşlerin ve yıldızların hiçbir zaman son bulmadığı bir yer olan Auro’nun kalbinde, iki can alıcı yer vardı.
Bunlardan biri Volmus’un dörtlü hattı, diğeri de Sirius evrenleriydi. Bu iki yer, sonsuzluğun gideceği yönlerden olabilirdi.
Ama her ne olursa olsun, yaratılıştaki iyi güçler birlik olmalıydı.
Çünkü iblis Darkon ve diğer karanlık güçler, kendi pencerelerini sınırsızca açmışlardı.
Anarkis bilinçlenme yolunda çok büyük adımlar atmıştı.
Yüce kale, Darkon tarafından ele geçirilecekken, bambaşka bir boyuta taşınmıştı.
Bunda Tanrı’ların ve tanrısal kent Auro’nun rolü büyüktü. Mucize üstüne mucize yaşanmıştı.
Bilge Oraha çağın uyanışına dek düşünecek, aydınlatacak, insanlık için sonuna kadar mücadele verecekti.
Artık dörtlü yaratılış yolu açılmış, bir de bunun üstüne ikiz evren halkası eklenmişti.
Hazar ve Nil’in aşkı yeni bir ivme kazanmıştı. Genç adam son derece büyük acılar çekiyordu.
Örümcek her geçen gün ruhuna zehirli darbelerini vuruyor, onun bilincini tamamen ele geçirmeye çalışıyordu.
Hazar böyle zamanlarda Trance âleminin gücüne tutunuyordu.
Annesiyle babasını görme ve onları yaşama, genç adamı ayakta tutan etkenlerin en başında geliyordu.
Nil’e olan hasreti bir dağ, bir köprü, bir uzay olmuştu.
Aşkın en hakiki dansının sahnelendiği yıldız topraklarına dek süregelen bir hikayenin çığlığıydı, bu.
En derin gözyaşlarının sahnelendiği; bulutların, mevsimlerin, yağmurların değişime uğradığı bir yoldu.
Hazar rüyasında Nil’i öpüyor, oradan bir yıldız doğuyordu.
Gecelerin sınırsızlığında kayan yıldızların içinde onlar vardı. İki özel güç, birbirlerine son derece bağımlıydılar.
Oraha, onlardaki aşkın, evrensel geleceği kurtaracağını biliyordu.
Hazar, Nil ile beraber evrensel aşkı ve insan ırkının varlığını, var oluşun en yüksek boyutlarına taşıyordu.
Sonsuz ve ölümsüz aşk, yaratılış değerlerinin üzerine çıkmış, Auro’nun inanç rüzgarlarının derinliğinde Tanrı’lara olan hizmetini yerine getirmeye başlamıştı.
Zaman ve mekan bir yol olmaktan çıkmış, aşkın sınırsızlığı gündeme gelmişti. Buna göre, insan sevgisinin sınırı ve zamanı yoktu.
Nil, karadul örümceğinin etkisi altında, kendisini dişi bilinç Kayra ile birleştirmişti.
Tıpkı Ostim ve Hazar gibi. Bu dört insan, birbirlerinin kadını ve erkeğiydi.
Ostim ve Kayra’dan doğan Hazar ve Nil, hiçlik içinde sahnelenecek bir acı yağmuruydu.
Daha şimdiden on iki dünyanın bloklarından çıkıp, uzayın alacalı karanlığında yol almaya başlamışlardı.
Kayra, Ostim’ in aşkıydı. Aslında iki insan da,