Kitaplar Özellikler İletişim İndir
SUNGUR (Türkmen kızı )
Askeri

SUNGUR (Türkmen kızı )

2Beğeni
4Okunma
1 Bölüm
2,381Kelime
12 dkSüre
12.11.2025Tarih
Herşeyini kaybetmiş bir kız düşünün...Herşeye rağmen ayakta kalmaya, güçlü olaya çalışan köksüz bir kız... İntikam almak isteyen küçük bir kız cocuğu...Mehir Güneş Öztürk yarı Türkmen yerı Türk bir kız çocuğu...Türkmenistan savaşında ailesi ile kaçarken Türkiye sınırında bir töreist saldırısında ailesini kaybetmiştir. O gün köksüz dalsız kalmışken yeni bir köke sahip olur.Albay Levent Yücel onun kökü olur. Yeniden filizlenmeye kök salmaya tutunmaya ve onu köksüz bırakmayan o adama ve vatanına minnetini göstermek için Albayın izinden gider. Yıllar sonra güçlü bir kadın olur. Mehrin hayatını okumak ve onun kökü dalı olmak isteyen herkes için☆♡☆

Sungur Timi ( 1.Bölüm)





Okumaya başladığınız tarihi yazarmısınız

♡♡♡


~iyi okumalar~



•••



Her savaşın bir bedeli vardı. Kimi toprağa düşen bir can, kimi ardında bıraktığı yetim bir çocuk, kimi ise gökyüzüne yükselen bir dua…



Askerlik yalnızca dağda değil, geride kalanlara verilen haberlerde de sınavdı.Bu sabah, iki askerle birlikte köyün dar sokaklarında yürüyordu.


Üniforması düzgün, adımları sertti; ama içi yanıyordu. Çünkü bir askerin ölüm haberini vermek, savaştan bile zordu. Dağ da düşmana karşı dimdik durabilirdi, ama bir annenin gözlerinin içine bakıp ‘evladın şehit oldu’ demek, göğsüne saplanan bir hançer gibiydi.

Kapıya vardığında yutkundu. Defalarca böyle haberler vermişti, ama hiçbirine alışamamıştı.

Şapkasını çıkarıp başını eğdi, sesi titredi. Gizlemeye çalıştı:" Evladınız... vatan uğruna şehit düştü."


Kadının gözleri boşluğa dikildi, dizleri çözüldü. Evden bir çığlık yükselirken komutan yumruklarını sıktı. İçinden haykırmak istiyordu ama sustu. Çünkü o, görevini yapmalıydı.


Herkes şehidin gururunu konuşurdu, ama çok az kişi bilirdi: Bu kara haberi taşımak da bir asker için şehitlik kadar ağırdı . 



Evden yükselen feryatlar, yüreğini paramparça ediyordu. Ne kadar haber taşımış olursa olsun, insanın gözlerinin önünde bir annenin yıkılışını izlemek kolay değildi. Boğazına düğümlenen acıyı yutkundu, yüzünü sertleştirdi.



Gözleri bir anlık boşluğa daldı; Har kapı çaldığında karşısındaki kapı değil de , ardı sıra kapanan yüzlerce kapıydı. Her birinde bir evlat eksiliyor, her birinde bir ocak sönüyordu. 



Ama bu sessizlik, bu yıkılış, bu gözyaşları… işte tam da bu yüzden bu topraklar ayakta kalıyordu.


Şapkasını tekrar başına taktı. Adımlarını ağırlaştırmadan yürüdü. Ne durdu, ne arkasına baktı. Çünkü askerlik, yalnızca savaş meydanında değil; böylesi anlarda da dimdik durmayı gerektirirdi.




Görev bitmemişti. Önünde daha çok yol, taşınacak daha çok acı vardı. Vatan, ondan susmasını ve ayakta kalmasını bekliyordu. O da öyle yaptı. Sessizce, ama vakarla görevine geri döndü.


Ne yapabilirdi ki başka . Elinden ne gelirdi. Vatanına, milletinine hizmet edeçekti.Dağa çıktığında her mehmetçiğin, şehidin kanının her damlasının intikamını alıçaktı.

Askerlik buydu...Dün yanında olan silah arkadaşın, yarın yoktu ve sen onun yasını bile tutamadan intikam arzusuyla yanıp tutuşursun.Sırtını yaslandığın arkadaşının kanının her damlasının, arkada bıraktığı ailesinin göz yaşlarının intikamını almak için savaşmaktı.Askerlik buydu...



1 gün önçe
" Komutanım ama be- " demiştim ki sözümü kesti. Gözleri öfke saçıyordu . Sinirden dişlerini sıkmış bana öfke dolu bakıyordu.
" Yeter üsteğmen." diye bağırdı . Durdu biraz soluklandı. Kolay kolay sinirlenmezdi Levet Albay. Öfkesini kontrol etmeye çalışıyordu.Daha sakin ama kararlı sert sesiyle devam etti ." Buna sen karar vermiyorsun.Üslerin emri böyle ve sen bir askersin.Görevin emirleri sorgulama değil uygulama olduğunu hatırlatmama gerek var mı ?"  



En sonunda delirtin adamı

📖 Uygulamada Oku
App Store Google Play