"Yunan mitolojisinin en karanlık köşelerinden birinde, gözlerine bakanı taşa çeviren, yılan saçlı, keskin dişli, ölümcül ve lanetli bir figür belirir: Medusa. Güzelliğinin bedelini bir tanrıçanın öfkesiyle ödeyen bu kadın, zamanla korkunun ve cezalandırmanın simgesi haline gelir. Ama kimdi Medusa? Ne olmuştu da güzeller güzeli bir kız, böylesine ölümcül ve korkunç bir varlığa dönüşmüştü?"
Profesör, bu soruyu sorarken amfide sessizlik hâkimdi. Masaya doğru ağır adımlarla ilerlediğinde, ayak sesleri salonun taş duvarlarında yankılandı. Okulun en genç ve en yakışıklı hocasıydı. Tanberk Uruz. Gözlüklerinin ardından bakan keskin bakışları, salondaki kızların dikkatini dersten çok daha fazlasına çekiyordu. En ön sırada oturanlar, sanki bilgiye değil, başka bir büyüye kapılmış gibiydi. Ben ise amfinin en üstten üçüncü sırasındaydım; olan biteni uzaktan izliyordum.
Profesör masasına yaslandı, kollarını önünde bağladı. Kasları, gömleğinin altında daha da belirginleşti. Ardından anlatmaya başladı:
“Güzel Medusa, kendisini Tanrılara adamıştı. İki kız kardeşiyle birlikte, baş Tanrı Zeus’un en sevdiği kızı olan zeka tanrıçası Athena’ya ait bir tapınakta yaşardı. Üç kız kardeşten yalnızca Medusa ölümlüydü. Athena ise denizlerin efendisi Poseidon ile evliydi. Poseidon, Medusa’nın güzelliğine karşı koyamamıştı.”
Tam bu sırada profesörün bakışları benimkilerle buluştu. Derin ve yakıcıydı. Gözlüğünü düzeltti, sonra devam etti:
“Poseidon, Medusa’ya âşık olmuştu. Ama bu aşkı gizlemek zorundaydı. Çünkü bir tanrının bir ölümlüye âşık olması, tanrılar katında küçümsenen bir durumdu. Fakat Poseidon, Medusa’nın cazibesine yenik düştü ve Athena’nın tapınağında onunla birlikte oldu. Athena’nın bu olayı öğrenmesi uzun sürmedi. Derin bir kıskançlıkla yalnızca Medusa’yı değil, kardeşlerini de cezalandırdı. Üç kardeşi birden Gorgon denilen kanatlı, yılan saçlı ve korkunç yüzlü yaratıklara dönüştürdü.”
"Medusa artık öyle bir varlıktı ki, yüzüne bakan herkes taşa dönüşüyordu. Athena’nın öfkesi dinmemişti. Kardeşi Perseus’tan, Medusa’yı öldürmesini istedi. Perseus, hiç vakit kaybetmeden Medusa’nın peşine düştü ve onun yılan saçlı başını bedeninden ayırdı.
Ama Medusa’nın ölümüyle birlikte kimsenin beklemediği bir olay gerçekleşti. Medusa, Poseidon’dan hamileydi. Mitolojiye göre, annelerinin öldürülmesiyle Pegasus ve Chrsyar, Medusa’nın cansız bedeninden doğdu. Perseus, Medusa’nın kesik başını yanına alarak savaşlara katıldı. Onun başını gören herkes taşa dönüşüyordu ve Perseus, bu lanetli güçle tüm savaşları kazandı."
Profesör gözlüklerini çıkarıp camlarını silerken konuşmasına devam etti:
“Medusa efsanesi, antik çağlardan günümüze kadar pek çok sanatçıya ilham olmuştur. Lahitlerde, kalkanlarda, zırhlarda ve önemli yapıların girişlerinde Medusa’nın başı en çok görülen figürlerden biridir.”
"Türkiye’de bulunan en ünlü Medusa kabartmalarından biri Didim’deki Apollon Tapınağı’nda, diğeri ise İstanbul’daki Yerebatan Sarnıcı’ndadır. Didim’deki Medusa heykeli, tapınağın koruyucusu olarak kabul edilir. Çünkü Medusa’nın baktığı herkesi taşa çevirdiğine inanılır. Bu yüzden Yunanlılar, onun başını tapınağın girişine yerleştirmiştir. Yerebatan Sarnıcı’ndaki Medusa Başı ise Roma dönemi heykel sanatının en nadide örneklerinden biridir."
Profesör