İnsanın cenneti kendi saadetiydi ve rutin kesinlikle bereketti.
Kişisel gelişim kitaplarında yazmazdı ancak pembe pofidik ev terlikleriyle şıpıdık halde yürümek de bir terapiydi!
Vileda kovasından yayılan yasemin ve pudra kokusunu genzine doldurdu. Yer silerken biraz yumuşatıcı eklemek de hayatta zevk aldığı nadir anlardan biriydi. Beyaz renkte taranmış peluş halının üstünde ailesine ve çocukluğuna ait güzel resimler daha sonra asılmak üzere duruyordu.
Üniversite kazanmak bir hayaldi.
Sevdiği adamın şehrinde rüyalarının bölümünü kazanmak çok daha efsunlu bir hayaldi. Üstelik en yakın arkadaşıyla kız kıza aynı evin anahtarına sahip olmak bambaşka bir mutluluk sebebiydi.
"Asmin!" diye seslendi mutfağa. Parmak uçlarında yükselip koltuk örtüsünü gererken dişlerini sıktı.
"Yardım lazım mı? Ben yerleştim, çamaşırlarımızı da katladım. Geleyim mi? "
Asmin'in sesi buharlı mutfaktan geliyordu. Yorgun ve uykusuzdu. Birlikte uzun bir yoldan gelmişlerdi çünkü yol boyunca panik prenses haline gelen Endam'ın sağa çekmeleri nihayetinde yolculuk süresi iki katına çıkmıştı. Sağ şeridin kaplumbağası gibi ilerlemişti. Üstelik kaplumbağalar ile yarış yapsaydı onda da panik olup yarışta geriye düşmeyi başarabilirdi.
"Halletim şekerim, hallettim. Kavanozla güreştim bi... Açtım ama ben kazandım! "
Yorgun sesine eşlik eden tava ve tabak sesleri bir arada yükseliyordu. Asmin mutfakta üçüncü cihan harbinin ön gösterimini andıran sesleri tekrar çıkarmaya başlamıştı.
Endam sırıtarak iki yandan örgü yaptığı saçlarındaki lastikleri düzeltiyordu.
"Kendi evimizde ilk yemeğimiz, vay be. Tam bir sene her gün hayalini kurduğumuz gün."
Asmin tavanın sapından kavramış, zor bela taşıyarak masaya "küt" sesi eşliğinde yerleştirmişti.
"Gülbahar Sultan'ın sofralara benzemez ama idare et. " diyerek oturdu.
Gözlük camlarına sinen buhu nedeniyle önünü görmekte zorlanırken huzursuzca kemikli gözlükleri avuçlamıştı. Koyu renkteki perçemlerini eliyle geriye attırmış ve yorgunluktan solan yüzüne bir tebessüm kondurmuştu.
Endam elinde hayali bir asa sallıyormuş gibi çatalı savurdu.
"Eline sağlık aşko. Şimdi söyler misin, özgürlüğün tadı bundan daha güzel olabilir mi? Sen,ben bir de gelince Arven..."
Asmin ağzına bir çatal dolusu menemen tıkmıştı. Gözleri baygın bakışlarla bir sağa bir sola süzülmüştü. Cansız bir sesle devam etti.
"Özgürlük değil de... daha çok deterjan kokuyor be yavrum. Kırklamışsın evi. Ciğerimi deldin. "
"Temiz temiz otururuz dedim. " diye mırıldandı Endam endişeyle.
Mavilerini evde gezdirirken dahi bakışları ürkek bir tavşanı andırıyordu.Her şey nizama uygundu. Lakin hala eksikler vardı.
Misal evin önünde kendine ait pembe bir Mini Cooper'a sahipti ama İstanbul trafiğine çıkmaya korktuğundan sebep arabayla markete çıkamamıştı.
Üniversiteyi kazanınca, babasının elini tuttuğu gibi araba anahtarını avuçlarının içinde bulmuştu. Abisi ona arabanın en ince ayrıntısına dek anlatmış olsa da yanında abisi olmadan trafiğe çıkmak onu korkutuyordu.
Üstelik ağabeyi ülkenin ücra tepesindeydi. Dondurucu soğukta,konserverlere karnını doyuruyor oluşu canından can alıp götürüyor, etini demirlerle kıstırıyorlarmış gibi bir azap hissetmesine neden oluyordu.
Neticesinde ağabeyi ne