‘İnsan kendi kişiliğinde konuşurken çok az kendisidir. Ona bir maske ver ve sana doğruyu söylesin.’
Oscar Wilde
ZÜMRÜT
Sağanak yağmura gebe olan gökyüzünün, yeryüzüne yaptığı baskı bunaltıcıydı. Lüks villanın tüm camları açık olsa da bu yüksek ısı arsızca içinde dolanıyordu ve önüne çıkan herkesi yakıp kavurmaya ant içmişti.
Fakat şu anda benim yaşadığım sıcaklık…
Kesinlikle öldürücüydü.
Son shotla alevlenen bedenimi bir yabancının karşısında soymam mıydı bunu hissettiren yoksa aslında tanıdığım ama giydiği Batman maskesi yüzünden kim olduğunu çıkaramadığım adamın ihtirasla beni incelemesi miydi, emin olamayacak kadar sarhoştum.
Evet ben, Zümrüt Umar. Bu yaşıma kadar hiç olmadığım şekilde sarhoştum.
Cesur, talepkâr ve çıplak.
Çalıştığım reklam ajansı, her yıl kuruluşunu kutlamak adına kostüm partisi düzenlerdi ve bu sene 30. Yılını kutluyorlardı. Ben bu şirkette 8 senedir çalışıyordum ve bu partilerin hiçbirine katılma ihtiyacı hissetmemiştim. O gece neler yaşandığını, ertesi gün hapı gibi sabahında konuşanlar yüzünden açıkçası bu kararımdan dolayı da hiç pişman olmamıştım. Peki neden şimdi buradaydım?
30. yılı olduğu için mi?
Vücudumu tamamen saran siyah, parlak tulumu ayaklarımın ucuna dikkatlice saldım. Karşımdakinin nefesini tuttuğuna şahit olduğum sessizlik eşliğinde parmak ucunda içinden çıktım. Gizlilik esası olan bir partide sevişmek için bile olsa maskelerimizi çıkarmak yasaktı. Aslında bu kural, bu gece istediğin günaha gir ve yarın unutulsun mottosu yüzündendi. Bu nedenle kendini ele vermek istemeyen herkes yüzündeki maskelere muhtaçtı. En yukarıdaki patronlardan en aşağıdaki çaycıya kadar…
Bunu 30 senedir yapmalarına rağmen profesyonel hayatta nasıl hala birbirlerinin yüzüne bakabiliyorlardı aklım almıyordu. Fakat sanırım bu geceden sonra bende onlardan biri olacaktım. Neyse ki karşımdakinin kim olduğunu bilmiyordum. Çok şükür ki o da benim kim olduğumu çözemeyecek kadar kamufle olmuştum.
Ellerimi başımın tepesine kaldırdım ve bu gece için ekstra düzleştirdiğim kıvırcık saçlarımı baskılamak adına yaptığım sıkı topuzu çözdüm. Odanın loşluğundan siyah gibi duran koyu kumral saçlarım iri bir dalga şeklinde çıplak omzumdan aşağı düştü. Neredeyse kasıklarımda biten saçlarımın bu kadar uzun durduğuna ilk kez şahit oluyordum. Beyaz ve buğday arasına sıkışmış tenimi örtmesini engellemek adına saçlarımı geriye ittim ve karşımdaki meraklı fedainin aç haline usulca gülümsedim.
Ailenin takdir edilen çocuğu, okulların örnek öğrencisi, iş yerinin güvenilir çalışanı…
Hepsinin tek bir ortak noktası vardı; görünmezlik.
Ünlü ve sansasyonları ile zirvedeki yerini yıllardır koruyan bir reklam ajansında kurallara uyan, sessiz, tarafsız ve çalışkan olan herkesin olduğu gibi; ben görülmezdim.
Ama şu anda…
Çırılçıplaktım ve tüm benliğimle bir adamı