Genel YAZ DİZİSİ "SESSİZLİK! VE.. MOTOR!"
0Beğeni
0Okunma
1
Bölüm
1,705Kelime
9 dkSüre
20.09.2025Tarih
Ege'nin yakıcı güneşinin altında, spot ışıkları sahte bir masal yazar: "Deniz Kokulu Aşk".
Mükemmel çift, kusursuz bir set, hayranların nefesini kesen bir romantizm. Ama her ışık bir gölge yaratır. Ve bir gün, o gölge her şeyi yutar.
Karizmatik başrol Demir'in, set sırasında geçirdiği ani rahatsızlık sonucu komaya girmesiyle senaryo çöpe giderken, yapımcılar imkânsız bir çözüm bulur: Demir'e ikizi kadar benzeyen, gölgelerde kalmaya alışkın bir figüran: Cihangir. Bir gecede, isimsiz bir hayalperest, ülkenin en çok konuşulan adamına dönüşür.
Bu hamle, dizinin buzdan kraliçesi Rüya için bir hakarettir. Kariyerinin zirvesine tırmanırken, şimdi karşısında rol yapmaktan bile aciz, sakar bir acemi vardır. Rüya için her "Sessizlik! Ve… Motor!" komutu artık bir işkencedir. Bu üç kelime, onu kameralar önünde romantik bir yalana mahkûm eder. Kayıt başladığında oluşan zoraki gülümsemeler, "Kestik!" denildiği an yerini zehirli fısıltılara, buz gibi bir mesafeye bırakır.
Ve sette, iki senaryo birden yazılmaya başlar: Biri kameralar için, diğeri ise iki ruhun çarpıştığı gerçek hayat için.
Peki, spot ışıkları söndüğünde ve sahte gülümsemeler silindiğinde hangisi kazanacak? Rol gereği başlayan bu yakınlaşma, senaryoda olmayan bir aşkı ateşleyebilir mi?
Çünkü bazen en gerçek hikâyeler, en büyük yalanla başlar.
1 - FİGÜRAN
BöEge'nin incisi, temmuzun kavurucu sıcağını tüm cömertliğiyle hissettiriyordu. Güneşin kavurucu ışıkları, begonvillerle dans eden beyaz badanalı evlerin çatılarından süzülüyor, kasabanın uykulu mahallelerine altın bir örtü seriyordu. Denizin hafif meltemiyle salınan palmiye ağaçları huzurlu bir görüntü oluştururken, iyot ve kekik notalarıyla harmanlanıp havaya yayılan Akdeniz kokusu, uzaktan gelen martı sesleriyle bu idillik tabloyu tamamlıyordu. Bu atmosfer, yaz ekranlarının yeni gözdesi olan 'Deniz Kokulu Aşk' adlı dizinin setine ev sahipliği yapıyordu.
Başrolde, karizması ve yeteneğiyle herkesi büyüleyen Demir Dinç vardı. Kameralar önünde adeta bir deniz meltemi gibi esen Demir, her sahneye ayrı bir ruh katıyor, izleyicileri kendine hayran bırakıyordu. Genç ve yetenekli Rüya ise onun partneriydi. İkili arasındaki set içi uyum ekranlara tüm sıcaklığıyla yansımış, izleyiciyi kendine bağlamıştı.Ancak bu ışıltılı dünyanın ardında, Demir'in kimseye belli etmediği bir rahatsızlık yavaş yavaş kendini gösteriyordu. Sabahları aynaya baktığında gözlerinin altındaki morlukların koyuluğunu makyajla kapatıyordu.
Bir gün, Rüya ile sahil kenarında bir sahne çekiyorlardı. Demir repliğini söylerken birden durakladı, gözleri boşluğa takılıp kaldı. Rüya şaşkınlıkla ona baktığında, Demir titreyen elini şakağına götürüp zar zor gülümsedi. "Sadece bir anlık... yorgunluk." dedi, sesi normalden daha kısıktı.Yönetmen "Biraz dinlen Demir." dediğinde, Demir zoraki bir gülümsemeyle karşılık verdi. "İyiyim ben, sadece biraz yorgunum." Ancak titreyen elleri ve bedenindeki bariz halsizlik, bu basit açıklamanın ötesinde bir şeylerin habercisiydi.
Setten dönen şoförü Mehmet bile, Demir'in son günlerde her zamankinden daha sessiz ve solgun olduğunu fark etmişti. "Demir Bey, iyi misiniz? Pek keyfiniz yok gibi" diye sormuş, Demir ise her zamanki gibi "Sorun yok" diyerek geçiştirmişti.
Bir gün, sete yeni yüzler arayışıyla figüran seçmeleri düzenlendi. Kalabalığın arasından sıyrılan bir genç adam, Demir'e olan inanılmaz benzerliğiyle dikkat çekti. Utangaç ve heyecanlı adımlarla seçmelere katılan genç adam, kamera karşısında ne yapacağını bilemez bir haldeydi. Yönetmenin basit bir "gülümse" komutu bile onu terletmişti.
Demir'le aynı karede yer aldıkları bir sahne çekilirken, genç adam heyecandan küçük bir hata yapmış, elindeki dosyaları yere düşürmüştü. Demir, dağılan kağıtları yerden toplamasına yardım ederken gülümsedi ve göz ucuyla genç adama baktı. Sanki kendi gençliğindeki o acemi, çekingen halini görmüştü. Genç adam ise o an utancından kıpkırmızı olmuştu ancak Demir'in her hareketini, her mimini öylesine dikkatle izlemişti ki, adeta beynine kazımıştı. Demir'in karizmatik gülüşünün ardında beliren ince yorgunluk çizgisini bile fark etmişti. Bu anlık benzerlik ve genç adamın gözlerindeki o kararlı ifade, yapım ekibinin ilgisini çekmeyi başarmıştı. Dikkatsizliğine rağmen ona bir şans daha verdiler.
Genç adam, her ne kadar acemi olsa da sette olmaktan, Demir'i uzaktan da olsa izlemekten büyük bir heyecan duyuyordu. Onun her hareketini, repliklerini nasıl söylediğini,