LAVİN YALAZ'DAN
Dik dur Lavin.
Eğitimine önem ver Lavin.
Büyüklerine karşı saygılı ol Lavin.
Bu taht sana kalacak, kimseyle bu kadar samimi olma Lavin.
Verdiğin yeminleri yerine getir Lavin.
Ve çok daha fazlası. Beynimde dönüp duran cümleler sadece bunlardan ibaret. Sanki zihnimi ben değil de onlar yönetiyor gibi. Onlar ev sahibi, ben ise kiracı.
Ben kim miyim?
Ben Lavin Yalaz.
Yalaz ailesinin tek kızı.
Tahtın tek varisi.
Sürekli bu cümleleri işiten, hayatına burnu sokulan, asla duygularını dışarıta belli etmesine izin verilmeyen o şanslı kızım.
Hayır.
Şanssız.
Hayır.
Kadersiz.
Şans diye bir şey yoktur. Şans, masallarda yer alan hayali bir kavramdır. Şanssızlık ise onun bir diğer versiyonudur. Asıl gerçek olan, Kaderdir. Kadersiz ise onun bir diğer versiyonudur. Aynı şans ve şanssızlık gibi.
Bizim kaderimiz daha doğmadan önce belirlenir ve biz kararları kendi irademizle verdiğimizi zannaderken kader çoktan bunu yazmıştır. Biz sadece ona uyarız.
Kalem bizim değil,onun elindedir.
"Lavin, canım arkadaşım benim, en sevdiğim kardeşim. Hadi, daha fazla uzatmada şu ders notlarını ver. Yoksa sınavlardan düşük alıp sınıfı geçemeyeceğim." Dedi yan sıramda oturan Aden.
Aden Karan.
Dört büyük ailenin tek çocuğu ve kızı. Kendisi ben burada hapis hayatı yaşarken, beni ayakta tutan o kızdı.
Karan Ailesi.
Karan ailesi, ölmesi gerek kişileri ortadan kaldıran,infaz emirlerini veren, dört aile arasında ki acımasız olanıydı. Sembolleri olan kurtlarla gerçek anlamda büyük bir bağları vardı. Hatta bu yüzden akademide başıboş, etrafta gezen bir çok kurt görebilirdiniz. Kurtlar onların can dostuydu.
Aden'e gözlerimi devirdim.
"Kızım ben ne yapayım şimdi? Sende çalışsaydı. Ben niye kopya veriyorum ki sana! Çok önemsiyorsan kendi notlarını çıkarsaydın."
"Bak beni sinirlendirme, deşerim o narin derini, duydun mu?"
"Kızlar!"
Aramıza giren sesle bakışlarımı Aden'den çekerek gelen kişiye baktım.
Nova Kaide.
Kaide Ailesi.
Kaide Ailesinde ki Axel'in ikiziydi. Herhangi bir görev olduğu zaman genellikle planı onlar hazırlardı. Onlar, bu dört ailenin içerisinde ki stratejik yapıya sahip olanlardı. Her zaman belli bir düzenleri olur, ve ona göre hareket ederlerdi.
Sembolleri bir taçtı.
Sembollerinin hakkını verir, genellikle başlarının üzerinde minikte olsa bir taç bulundururlardı. Ayrıca dört aile de, kendi sembollerini bileklerinde taşırdı. Benim ki, yani Yalaz ailesinin sembolü, çapraz iki maskeydi, biri mutlu biri mutsuz olmak üzere.
Yalaz ailesinim tek çocuğu ve kızıydım. Bir abim vardı, fakat geçen sene ki saldırıda hayatını kaybetmişti. Yanarak canını vermişti. Ve bu, benim gözlerimin önünde olmuştu. Tabii o zamanlar küçüktüm.
Yalazlar, manipüle etmekte herkesten