2050 yılında insan nüfusunun kontrolsüz artışı ile işsizlik, açlık ve konaklama sorunu büyük isyanlara yol açtı.
2053 yılında hükümet devrildi ve yerine geçen askeri güç nüfus zehirlenmesinin önüne geçmek için insanlığın büyük günahı olarak anılacak "gökkuşağı harekatını" başlattı. İsminin aksine barındırdığı tek renk kan kırmızısıydı. Yoksul kesimin bir çok bölgesi bombalar altında kalarak can verdi. Orta tabaka insanlardan ise yetenekli ve iş görür olanların ayıklanarak idam edildiği korkunç bir avlama başladı.
2054 yılında temizlenemeyen cesetlerin geride bıraktıklarından "ölünün gazabı" dediğimiz bir hastalık baş gösterdi. Kalan insanların 3 te 1 bu hastalık yüzünden öldü.
2060 yılında askeri gücün yerini bilime önem veren yeni bir yönetim aldı. Hastalık sona erdi ve insanlığın devamının sağlanması için asil bir soydan gelinmesi gerektiğine inanan yeni yönetim hiyeraşinin en üst tabakası hariç kalan tüm insanların kısırlaştırılmasına karar verdi.
Bu acımasız düzenin içinde hafızasını kaybetmiş bir kadın gözlerini ormanda açtı. Yabancı bir adamın özel mülkünün sınırları içerisindeydi. Onu buraya getiren kaybettiği zihni miydi yoksa yabancı adam aslında yabancı değil miydi?
"Her insan, onu tanıdığın zamandaki senden ibarettir."