"Güzel olmuşsun," dedi. "Pembe sana yakışmış. Ama en çok, şu an olduğu gibi yanaklarına daha çok yakışıyor."
Gözlerimi kırpıştırdım. O ise konuşmaya devam etti:
"Bu arada güzel oynuyordun. Gelinin etrafında dönerken elindeki mumlarla çok güzeldin. Gözlerimi senden alamadım."
....
....
....
....
....
....
....
....
Mert Ege, cebinden bir mendil çıkararak elimdeki mum kalıntılarını narince temizlemeye başladı.
"Elin yanmış," dedi. Gerçekten kızarmıştı.
"Önemli değil, suya tutarım yeter," dedim.
"Bana göre değil," diye mırıldandı
1 bölüm
Bölüm...Bazı kitaplar vardır; daha ilk sayfalarından itibaren insanın içine sessiz bir merak uyandırır . Farkına bile varmadan kendinizi o hikâyedeki ana karakterin yerine koyarsınız. Sayfalar ilerledikçe, onların sevinçleri sizin sevinciniz, acıları ise sizin acınız olur. Öyle ki, karakterlerden biri incinse ya da hayatını kaybetse, gözleriniz doluverir. Dışarıdan bakıldığında ağlanacak hiçbir şey yokmuş gibi görünen anlarda bile içinizden taşan bir hüzünle ağlayabilirsiniz. Belki herkes böyle değildir ama ben, bu konuda ilk sırayı kimseye kaptırmam.
Size kendimi tanıtmadım. Ben Melisa Gül, çoğunlukla sadece “Melisa” olarak bilinirim. İsmimi, babamın annemi ilk gördüğü yerden alıyorum. Annem o günü hatırlamıyor ama babam, hayatının en güzel günü olduğunu söylüyor. Annem babama o zamanlar hiç fark etmemiş. Babam buna rağmen annem sevmekten asla vazgeçmemiş.
Annem, o gün ailesiyle birlikte gittiği gül bahçesinde bembeyaz bir elbise giymiş, güllere dokunarak bir şarkı mırıldanıyormuş. Babanın anlattığına göre, annemi ilk gördüğü o anda, bembeyaz bir gelinliğin içinde kendisine doğru geldiğini hayal etmiş ve o günden itibaren annemi tanımaya, izlemeye başlamış. Öyle çok izlemiş, öyle çok dikkat etmiş ki; annemin neyi sevdiğini, ne zaman ne yaptığını, hangi mimiklerinin gerçek, hangilerinin sahte olduğunu bile anlayabiliyormuş.
Bir gün, annemin en sevdiği çikolatanın, dedemin –yani babamın babasının– bakkalında satıldığını öğrenmiş. Her gün kendi bakkallarında o çikolatadan alıp, fark ettirmeden annemin çantasına koyarmış. Annem ilk başlarda anneannemin koyduğunu sanmış. Sonradan bir gün tesadüfen babamı kendi çantasının yanında görmüş. Doğal olarak başta babamı yanlış anlamış . O zamanlar babam çok utangaç olduğu için gerçeği söyleyememiş. Babam o gün okuldan kaçmış ve günün geri kalanında derslerde yok yazılmış.
Ertesi gün sabahı ise okula geç gitmiş. Annem, babam okulda aradığı sırada babamı çantası sırtında okula yeni geldiğini fark etmiş. Babam annemin kendisine geldiğini fark edince hemen arkasını dönüp eve dönmeye karar vermiş. Annem koşarak babamın önünü kesmiş , babamın ellerine iki çikolata bırakmış çikolatalarda bir not yapışlıymış. Babam bu notu okumaya fırsat bile bulmadan annem babamın yanağına bir öpücük bırakmış. annem yanakları al al olmuş şekilde koşarak okula girmiş. Babam o zaman elindeki çikolatalara bakmayı akıl etmiş.
" Okulun arkasındaki gül bahçesinde okul çıkışı beni bekle ♥️. "
Annemin ilk kez utandığı an bu olmuş. Babam ise bugünü ve saati asla unutmamış telefon şifresi 2001.04.26 saat 11.16.
O günden itibaren annemle babam ilişkilerini çok güzel bir şekilde yürütmüşler. Her zorluğun üstesinden gelmişler ve sonunda evlenmişler. Evliliklerinden üç yıl sonra ise ben dünyaya gelmişim.
Benim ismimin konma sebebi, o gül bahçesinin adının “Melisa” olmasıymış. Bir gül bahçesinin neden o ismi taşıdığı bilinmez ama benim için anlamı çok büyük.
İsmimin