Ayşe bedeninden bir ürpertinin geçtiğini hissetti. Fırat’ın yanından kalkarak ağır adımlarla kızın karşına geçip yavaşça aşağıya çöktü. Ellerini uzatarak kızın eline dokundu. Yumuşak bir sesle sordu.
“Ne demek kaza değildi, güzelim? Benim abim, Nermin ablayla trafik kazası geçirip hayatını kaybetti.”
Kız utanç dolu gözlerini Ayşe’ye kaldırdı. Demek Halil, Ayşe’nin abisiydi.
“Kaza değildi,” diye mırıldandı tekrar. Ürkekçe devam etti. “Halil, annemle beraber intihar sürüşü yaptı… Benim yüzümden,” dedi suçluluk dolu bir sesle.
Ayşe birden kalçasının üstüne yere çöktü. Donmuş gibi kıza bakıyordu. “Ne?” diye fısıldadı.
Herkes şaşkınlıkla kıza bakıyordu. Bunu hiçbiri bilmiyordu. Sadece babası biliyordu ve sadece ona anlatmıştı gerçeği… Gerçeği bilen hayatta kalan tek kişi kendisiydi. Ağrılı, gerilen bedenini hafifçe çevirerek bakışlarını kıza indirdi.
“Kurban, ne diyorsun sen?” diye sordu ürkütmemeye çalıştığı bir sesle.
Kız omuzlarını silkti. Biraz daha Ağrılı’ya sokuldu. Yüzünü adamın göğsüne gömdü. Boğuk çıkan bir sesle “Benim yüzümden, Ağrılı… Annem benim yüzünden öldü… Halil benim yüzümden öldü,” dedi gözlerinden yaş akarken.
Kimseden tek ses çıkmıyordu. Salon ortaya ses bombası atılmış gibiydi. Kimse nefes sesi dahi duymuyordu sanki.
Tam o sırada kapıdan Zilal Ana girdi.
“Kuzum?” diyen sesle herkes başını kapıya çevirdi. Yüzlerdeki şok görülmeyecek gibi değildi. Zilal insanların yüzünü görünce duraksadı. Şaşkınlıkla kocasına baktı. Ağrılı çabucak toparlandı.
“Zilal hanım, Kuzu’yu temizlemek lazım. Evdekilerden yardım al, kızı temizleyin,” dedi. Sonra bakışlarını diğerlerinin yüzünde dolaştırdı. “Bu gece uzun olacak. Anlaşılan o ki daha herkesin bilmediği çok şey var.”
Kollarıyla kızı kendisine bastırdı. Başını eğdi. “Kurban! Oğuz taşısın seni, anan geldi, bir temizlen. O şerefsizin izi kalmasın üstünde.”
Ekrem, ayağa kalkarak gelen kadına başını çevirdi.
“Hoş geldiniz Zilal hanım… Halime size yardım eder. Sonra oturur uzun uzun konuşuruz. Bu şekilde karşılama pek olmadı, kusurumuza bakmayın.”
“Estağfurullah! O nasıl söz? Kuzum iyi olsun, ben başka bir şey istemem,” dedi şefkatli bir yüzle kıza doğru ilerlerken.
“Halime! Zilal hanıma yardım et, Alaz’ı temizleyin beraber,” dedi Ekrem, salonun bir ucunda duyduklarından donup kalmış kadına bakarak.
Halime şaşkınlıkla Ekrem’e baktı. Hala kendisini toparlayamamıştı. Halil, kız için hayatından vazgeçmişti. Giderken bile mertliğini, fedakarlığını göstermişti. Toparlanmaya çalışarak başını salladı hızlıca. Tam salondan çıkacakken Yaman seslendi arkasından.
“Halime abla. Benim odamdaki banyoyu kullanın. Dolaptan uygun giyecek bir şeyler bulursun.”
Halime yalnızca başını salladı. Zilal o sırada kızın yanına oturmuştu. Kocasına sokulmuş perişan haldeki kızın saçlarını okşadı.
“Kömür saçlım. Çimen gözlüm… İyi misin kuzum? İyi misin annem?”
Kız gözlerini ona çevirirken başını iki yana salladı. Yanaklarından yaşlar akarken iç çekti.
“Hepsi benim yüzümden Zilal Ana! Hepsi benim yüzümden…”
“Hiçbir şey senin yüzünden değil, kuzum. Hiçbir şeyde senin suçun yok.