Hikayeler çoğu zaman bir varmış bir yokmuş diye başlar. Ama benim hikayem hep vardı. Benim hayatımda katı kurallar, yasaklar yoktu. Büyüler, sihirler, cadılar, kehanetler,canavarlar, prensler ve prensesler vardı. Birde o. Günlerdir hem kabuslarımda, hem rüyalarımda buluştuğum o adam.
Kaelith Vireon...
Onunla ilk kez karşılaştığımda, gece sessizdi.
Ne rüzgar esiyordu, ne de yıldızlar parlıyordu. Sanki gökyüzü bile nefesini tutmuştu.
Kaelith Vireon…
Gölgelerin efendisi, sonsuz karanlığın sahibi.
Baktığında içinden kaçamayacağın bir boşluk gibi, ama ben kaçmadım. Çünkü ben de karanlığı tanıyordum. Yıldızların sustuğu bir gecede onun karşısına çıktım. Ve o an anladık.
Biz birbirimize yazılmamıştık , biz kaderi yeniden yazmak için doğmuştuk.O gece, sadece iki güç değil, İki yalnız ruh bir araya geldi. Ah... pardon. Ben size kim olduğumu söylemedim değil mi? Ben Serenya. Serenya Veronica Altharia. Altharia Hanedanlığının, Işık krallığının kraliçeyisim. Ve bu benim hikayem.
Kaelithin dilinden;
Ben Kaelith Vireon. Gölgenin hüküm sürdüğü toprakların veliahtı, karanlığın içinde doğmuş bir lanet ya da kehanetin bizzat kendisi. Yıllarca öyle sandılar. Ama hiç kimse, gecenin kalbinde yankılanan bir fısıltının beni ona götüreceğini bilmiyordu.
Serenya...
Gözlerinde gündoğumunu taşıyan kadın. Benim lanetim değil, kurtuluşumdu.
Onu ilk kez gördüğümde, zaman durdu. Yüzünde savaşlar görmüş bir ülkenin sabrı, kalbinde ise hala umut eden bir çocuğun inancı vardı. Ben, karanlığın içinden uzandım ona. O, ışığıyla korkmadan dokundu bana.
Ve o gece bir karar verdim
Krallıklar, hanedanlar, yasalar. Hepsi yıkılabilirdi.
Ama ben? Ben dimdik ayakta duracaktım Çünkü benim aşkım, bir büyüden daha güçlüydü. Çünkü kader, bize yazılmadıysa, biz onu kendi ellerimizle yazacaktık. Bu, karanlığın ve ışığın birleştiği yerin hikayesi. Bu, Serenya Veronica Altharia ile Kaelith Vireon’un hikayesi.Bu, bizim hikayemiz.