Kitaplar Özellikler İletişim İndir
Güz Sarmalı
Aşk/Romantizm

Güz Sarmalı

8Beğeni
71Okunma
48 Bölüm
194,871Kelime
16 saat 14 dkSüre
01.10.2025Tarih
Çok özleyeceğini bile bile gitmişti Ayşem.
Doğan, bir gün döneceğini bilerek yaşamıştı. Ayşem bir gün ona geri dönecekti.
Doğan için mi, intikamı için mi?
Doğan, sevdiği kadının kendisini terk etmesini ve beş sene sonra hayatının ortasında tekrar belirmesini bekliyor muydu?
“Gel,” bile demeden, “Bekle beni,” bile demeden giden Ayşem’in aşkına Doğan inanacak mıydı?
Bu aşk tekrar harlanacak mıydı yoksa saklı kalan gerçekler bu iki âşığı farklı noktalara mı sürükleyecekti?

Zamana direnen bir aşk, geleneklere başkaldıran bir kadın ve onu her ne pahasına olursa olsun korumak isteyen bir adam...

Şanlıurfa çok şey görmüştü ama Ayşem gibi bir kadın daha görmemişti. Mezopotamya’da yaşanan büyük bir aşkın ve dostluğun hem acıtan hem de mutlu eden hikâyesini merak ve heyecanla okuyacaksınız...

BİRİNCİ BÖLÜM

Kapıya kulağını dayamış olan genç kız, içeride dönmekte olan kader çemberini anlamaya çalışıyordu. Başarılı olduğu da kulağına gelen sözlerle ve büyüyen göz bebekleriyle aşikardı. 

Etrafında kimsecikler yoktu. Olmazdı zaten. Erkekler içerideyken kadınlar bu kapıya yanaşmazdı. Helin dışında...

O, ablasının Urfa ayağıydı. Bekir dedesinin sesini duydu tekrar. "Sen ne dersin Haşim? Ben ne kızlarımı harcadım bu yolda ne de torunlarımı harcarım. Sen beni bilmez misin?"

Haşim Ağa kendinden emin şekilde elindeki tesbihini çekiyordu. Sekiz kardeştiler, dört erkek dört kız. Dört erkek kardeşten de geriye ikisi kalmıştı. Kız kardeşlerinden de sadece biri hayattaydı.

Haşim en küçük olandı. Ondan başkasının da oğlu olmamıştı. Ağalık vasfına sahip olacak Karacadağlı soyunun devamı Haşim Ağa’nın oğullarının kaderindeydi.

Bekir ailenin en büyüğü ve ağalık vasfına sahipti. Bir oğlu olmadığı için görevini Haşim'e devretmişti. Haşim'de kendi oğluna devredecekti.

Fakat başka bir aşiretten kız almak istemiyordu. Çünkü ağabeyi Bekir kendinden fazlasıyla zengindi. Gözü abisinin topraklarında olan Haşim, Bekir'den bir kız alarak hem bir ilki başaracaktı.

Bekir aile içine kız vermiyordu, en büyük ağa olduğu için de kimse sözünü ezip geçemiyordu. O, kız alınacak topraklar yine aile içinde kalacaktı. Haşim ağa bundan başka bir şey istemiyordu. Niyetinde kötülük barındıran tek şey paraydı. Ağabeyini çok sever sayardı.

"Abi," dedi gözlerini tesbihten kaldırıp. "Zorla alacak değilim. Sor soruştur. Hiçbiri mi istemez oğlumu? Benim oğlumu en iyi sen bilirsin. Benden çok sana benzer..."

Bilirdi Bekir Ağa, çok iyi bilirdi. Babasından daha adaletliydi yeğeni. Oğlu gibiydi. Kardeşi bir nebze doğru söylüyordu belki... Ama Bekir ağa kimseyi zorla vermezdi. Kara lekeli toprakları iyi bilirdi. Adına destanlar yazılan... Aşklara mezar olan...

Aşıkları mecnun eden kararmış kaderleri gözleriyle görmüştü. Toprak önemliydi insanoğlu için. Toprakta ne yetişirse o biçilirdi ve Bekir ağa iyilikten başka bir şey ekmemiş, biçmemişti kendi adına.

Canından can gördüğü karısına az zulüm etmemişlerdi. Annesi vakti zamanında bir erkek çocuk için en zalim yönünü kullanmıştı gelinlerine. Bekir Ağa korumuştu karısını. Elinden geldiği kadar... Üzerine kuma alacaklarında artık bıçak kemiğe dayanmıştı.

İstanbul'a yerleşme kararı almıştı. Karısını ve beş kızını da yanında götürmüştü. Yıllarca da kısa ziyaretler dışında dönmemişti. Uzaktan yönettiği topraklarına dönmek istediğinde kendi haklarından vazgeçip kardeşine bırakmıştı yerini.

"Abi, sende kız torun çoktur. Benim oğlanın evlilik çağı geldi geçer. Sırf senden bir kız alayım diye evlenmesine karşı çıktım," dedi Haşim ağa. Yalandan kim ölmüştü? Oysa oğlu evlenmemek için hep

📖 Uygulamada Oku
App Store Google Play