ATEŞLİ KANATLAR EVRENİNİN KAPILARI AÇILDI!
UPUZUN BİR MACERAYA BAŞLIYORUZ, BENİMLE OLANLAR YERİNDEN KALKSIN!
EE NE DİYORDU KAHİNLER KAHİNİ, EY OKUR KALK VE BENİMLE YÜRÜ!
Şarkı: Epica- Skeleton Key
Hadi ama henüz değil.
Ölmek için hazır değilim.
Ağlamaktan şişen gözlerimi sımsıkı kapatıp az önce yaşananların bir rüya olmasını diledim. Ölümü bir gölge misali peşimde taşıdığım on yedi sene boyunca bile hiç bu denli korkmamıştım.
Bir uçurumdan itilmiş, ölüm meleği tarafından ziyaret edilmiş ve şimdi de bizzat şeytan tarafından canımın alınmasıyla tehdit ediliyordum. Ruhum ve bedenim bin bir parçaya ayrılmış, aklımsa çoktan ihanet edip beni terk etmişti.
Son bir çabayla konuşmak isteyip dudaklarımı araladığımda hiç sesim çıkmadığını fark ettim. Bakışlarımı iblisin heybetli bedeninden zor bela çekip boğazımı temizleyerek acınası da olsa bir ses çıkarmaya çalıştım. "Benden ne istiyorsun?"
Şeytan, bedeninin büyük bölümü gölgelerde kalacak şekilde hafifçe öne çıktığında istemeden geriledim.
"Senin için bir anlaşma yaptım."
Ah, evet, orasını maalesef biliyordum! Benim için ölüm meleği ile anlaşma yapmıştı. Kayalardan tepetaklak düşerken, vaktim çoktan gelmiş olmasına rağmen burada durup nefes alabilmenin tek açıklaması buydu. Zihnim az önce olanlarla baş edemeyecek kadar yorgunken yine de olanları hatırlamaya çalıştım. Bu seferki basit bir av olacaktı, iblisleri uçuruma sürüp öldürecektik ama oraya gittiğimizde kendi ekibim tarafından ihanete uğramıştım. Biri beni öldürmek istemişti.
Başımı ellerimin arasına alıp delirmemiş olmayı diledim. Tanrım, aklımı kaçırıyor olmalıydım! Avcılar, yoldaşlarına ihanet etmezdi ayrıca şeytanlar da avcıları kurtarmazdı. Başımı kaldırıp karşımdaki şeytanın soğuk yüzüne baktığımda boğazım düğümlenir gibi oldu. Ama bu şeytan kurtarmıştı. Hoşuma gitsin ya da gitmesin, bir kurtarıcım vardı.
Bedenime tarifsiz acılar yaşatsa da sivri taşların üzerinde geriye doğru birkaç adım atıp kurtarıcımın -bir iblis bile olsa- neye benzediğini görmek istedim.
Ruhum, ondan yayılan güç karşısında ezilirken iki büklüm yere düşmemek için kendimle bir savaş verdim. Bedeninden mistik ya da değil öyle büyük bir güç akıyordu ki sanki görünmez bir kasırga durmaksızın bedenime vurup beni düşürmeye çalışıyordu. Her şeye rağmen ona baktığımda ise nefesim kesildi. İblislerden nefret ederdim, tüm hayatım boyunca onları avlamak için eğitilmiştim ama karşımdaki iblis beni kurtarması dışında, tuhaf bir biçimde hayranlık uyandırıcıydı. Daha önce onun gibisini görmemiştim. O, gördüğüm en yüksek seviye iblisti. Onları sadece kitaplarda okuyabilirdik. Kraliyet mensubu yüksek kast iblisleri öyle sıradanların arasında dolanıp gelişi güzel kötülük yapmazlardı.
Yüzünü görmek için ıslak gözlerimi biraz daha kıstım ama arkasından vuran ışık görmemi engelliyordu. Elimi kaldırıp parmaklarımı gözlerime siper ettiğimde tek görebildiğim, uzun gür siyah kanatlardı.
Zarif bir bedenin iki yanını çevrelemiş, büküm yerleri zümrütlerle donatılmış iki siyah gür kanat... Bu görüntü bile dizlerimin deli gibi titremesine sebep oldu. Daha fazla güçlü duramayacağımı