Biri, gölgelerin içinden parlayan ama kendi karanlığını kimseye göstermeyen bir kadın. Diğeri, babasının mirasını reddedip hayata tutunmaya çalışan bir adam.
Asi Kasabalı…
O, efsanenin kızı! Adında meydan okuma var, gözlerinde savaş… Crystal Veil’in kraliçesi. Gecelerin ve sırların hüküm sürdüğü tahtın sahibi.
Ferman Hisar…
Bıçak ustasının oğlu; ölümle dans etmekten zevk alan soğukkanlı bir celladın ilk ve tek veliahtı…
Bıçakçı soyunun zincirlerinden kurtulmaya çalışan varisi…
Onları bir araya getiren tesadüf değil, geçmişin bitmeyen hesapları. Biri ışığın peşinde koşarken, diğeri gölgeleri dizginliyor.
Bir gece…
Bir dokunuş…
Dudaktan kalbe düşen tek bir öpücük..
Onların birbirlerinden uzak durmaları gerekiyordu. Ancak kader, onları aynı masaya, aynı sırra, aynı tehlikeye oturttu.
Onunla aynı yerde durmak, bir adım atsan uçurum, bir adım geri çekilsen pişmanlık demek.
Ve ben… hiçbir zaman geri adım atan biri olmadım.
-Ferman Hisar
PROLOG - TANIŞMA
Yepyeni, ateşli ve keyif alacağınız bir hikayeye başlıyoruz. Alparslan Ateş Kasabalı'nın kızı doğdu, büyüdü ve kendi dünyasının, yeni dünya düzeninin hakimi oldu. Ferman ile yolunun kesişmesi kader mi, yoksa tesadüf mü? Ferman Hisar, Hilsar Tasarım'ın hakimiyeti ve babasının laneti arasında sıkışıp kalırken yolu Asi'ye çıktığında buna kader deyip sahip mi çıkacak, tesadüf deyip yok mu sayacak? Sorular ve cevaplar, özlenenler ve beklenenler daha nicesiyle buradayız. Dileğimiz Karanlık Bağlar'ı bağrınıza bastığınız gibi HiLSaR Collection Serisi'ni de sevip, keyifle okumanızdır.
Gökalp Krallığı liderinin küçük isyancısının asi kızı ve Bıçakçı'nın deli yürekli, isyankar oğlu sizinle...
"Birinin kanı ateş kalbi fırtına, diğerinde demirden irade buzdan kalp bu savaşı kazanana aşk olsun."
Hikayeye başladığınız tarihi not düşerek hikayemize iz bırakmak ister misiniz? 🪶
KRİSTAL BAĞ - TANIŞMA
Viski bardağımda buzlar kıvranırken, kadehi masaya bırakıyorum.
Bir kahkaha—koridoru delen bir çığlık gibi çarpıyor kulağıma. Kalabalığın uğultusu kesiliyor, sanki dünya bir an için susuyor. Nefesim daralıyor. Hemen ardından adımlarım hızlanıyor. Ayak tabanlarım zeminle dans edercesine kayıyor, her hareketim avının kokusunu almış bir avcı edasında. Gözlerim bir sola, bir sağa tarıyor; izler silik, hedef keskin. Bu gece bir şeyler değişti, hissediyorum.
Ve sonra... Ona çarpıyorum, çarpılıyorum...
Ateş turuncusu saçlar.
Kehribar gözler.
Duruşu, meydan okuyan bir sanat eseri gibi. Sanki zaman, o an için donup kalıyor. Oysa benim dünyamda bu kadar ışığa yer yok. O ise göz kamaştırıcı bir detay...
Kalbim çarpıyor. Ama bu korku değil; bu, uzun zamandır hissetmediğim o vahşi çağrı. "Kim bu?" diye soruyorum kendime. Bir an için, tüm planlarım, tüm hesaplarım anlamsızlaşıyor.
Cevap—dünyayı altüst edecek bir sır gibi—henüz dudaklarında. Ve o dudaklar, zehir gibi bir davet sunuyor.
Adımlarımı durdurmuyorum. Vazgeçmek, benim lügatımda yok.
Aramızdaki mesafe, nefes nefese bir davet.
Her adım, "yakala" diyen bir fısıltı. Kendi iç sesimin en tehlikeli yankısı.
Her nefes, "kaçma" diyen bir yankı. Çünkü biliyorum, ondan kaçmak imkansız.
Az sonra düşecek her karar,
Ya avı yakalama zaferi olacak,
Ya da felaketin, kaçınılmaz bir yıkımın gölgesi...
Ama ben durmam. Asla.
Çünkü ben Ferman Hisar'ım.
Ve bu gece, izini sürmekten, bu ateşe doğru yürümekten başka seçeneğim yok.
–Ve oyun başladı.
****
Sosyal Medya Hesaplarımızı Takip Etmeyi Unutmayın!
Yeni bölüm gelinceye kadar sevgiyle ve kitapla kalın...
