Cama vuran yağmur damlaları bir bir camdan süzülürken çok şiddetli şimşekler çakıyordu. Ellerimi karnımın üzerinde birleştirdim ve uzandığım koltukta biraz daha yayıldım, hemen sağ tarafımda oturmuş olan psikiyatrım konuşmaya başlamam için sabırla bekliyordu, şu an için bakış açımda değildi ama gözlerinin hafif kısılmış, uzun kirpiklerinin birbirine yaklaştığını hayal edebiliyordum. Dizleri üzerine koymuş olduğu deftere belli aralıklarla vurduğu kalemin sesi odada yankılanıyordu. Yağmur şiddetini artırmıştı, cama sürekli çarpması sinirlerimi bozuyor, hemen karşıda dizilmiş olan binaları görmemi engelleyen su damlaları yüzünden perdeyi çekme isteğimi bastıramıyordum.
"perdeyi çekebilir misin? "
Elinde ki defteri kalktığı koltuğa bıraktı ve yavaş adımlarla cama doğru ilerledi, kaşlarını biraz çatmıştı, belki de uzun süredir uzanmama rağmen çıtımı bile çıkarmayışımaydı bu kızgınlığı. Perdeyi yavaşça çektikten sonra tekrardan eski yerine döndü, koltuğunu biraz benim önüme çekti ve oturdu, bu şekilde siyaha kaçan gözlerini gözlerime odaklayabiliyordu. Arkasına yaslandı ve eli ile sakallarını kaşıdıktan sonra tekrardan benim konuşmamı bekledi, orta yaşlarda bir psikiyatrdı. Daha önce geldiğim genç kadın buradan gitmişti bu sebeple yeni bir psikiyatrist ile görüşmek zorundaydım. Her şeyi baştan anlatmam gerekecekti.
"belki de adını öğrenerek başlamalıyım ?"
Kalın sesi ile gözlerimi bir kaç saniye gözlerine değdirdim, kafamı çevirdiğim için kulağımda asılı duran işitme cihazım beni rahatsız etti. İnsanlarla göz teması kurmakta zorluk çekiyordum ama ona bakmak daha da zor gibiydi, gözleri kahverenginin en koyu tonu olduğu için siyah gibi yansıyordu gözüme, uzun boylu ve iri yapılıydı, yakışıklı olduğu aşikârdı ama asla bir psikiyatrİst gibi sakin görünmüyordu, aksine biraz sonra kalkıp uzun ince parmakları ile beni boğacağını düşünüyordum.
"naira "
fısıltı gibi çıkan sesimin ardından gözlerini kıstı, dudaklarını oynatarak adımı tekrarladı.
"naira, benim adımda sarp. İlk seansımız olduğu için benden çekiniyorsun belli ki, ama 40 dakikamız kaldı "
fazla yüksek bir ses tonu kullanmadığından sesini işitmekte zorluk çekiyordum, kafamı salladım ve bakışlarımı karşımda asılı duran tabloya çevirdim, farklı boyalarla yapılmış olan eseri hiç bir zaman bir şeye benzetememiştim. Tabloyu düşünmeyi bırakıp kendi hayat hikayeme döndüm ve kısık bir ses tonu ile konuşmaya başladım.
"nereden başlayacağımı bilmiyorum "
"en başından başlamalısın"
derin bir nefes aldım ve dudaklarımı ıslattım, yabancılara anlatmak kolay değildi benim için. Alışmış olduğum şeyleri değiştirmekte aynı şekilde zordu, anlatacağım şeylerin mantıklı hiçbir açıklaması olmadığı gerçeği de her şeyi daha da zorlaştırıyordu.
"küçükken annem bana masallar anlatırdı, çok severdim onun masallarını. Küçük insanlar, devler, ejderhalar, büyücüler vardı. Her gece yatağıma uzandığımda gelip ayaklarımın önünde oturur her seferinde farklı hikâyeler anlatırdı, her hikâyenin başında 'unutma kahraman her zaman sensin, gözlerini kapat ve kendini hayal et ' derdi. Onun hikâyeleri benim için oynadığım oyunlardan